Merhaba
Yazılarıma uzun bir süredir ara
vermiştim. Daha doğrusu vermek zorunda kalmıştım. Nedenine gelecek olursak her
Türk erkeğinin zamanı gelince yapmak zorunda olduğu vatani görevi, Askerliği
icra ediyor oluşumdu. 6 aylık aranın ardından daha ilginç daha merak uyandıran yepyeni
konularla yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum.
Bugünkü makalemizin konuğu
geçtiğimiz mart ayında yayınlanmaya başlayıp 13. bölümüyle final yapan dizi 46
Yok Olan…
Dizi gerek senaryosu gerek
oyuncularıyla kısa sürede herkesin dikkatini çekmişti. Türkiye’deki psikolojik
gerilim türünün ilk örneği olmasıyla da diğerlerinden ayrılıyordu.
Dizinin ilk bölümünde bir şaman
ayini yapılmış ve katılımcılara Ayahuasca denilen bir ritüel içeceği
verilmişti. Daha fazla spoiler vermemek için konusuna burada değinmeyeceğim.
Dizinin senaryosunun temelinde olan Ayahuasca nedir ne gibi etkilere sahiptir,
gerçekten vücudu dizideki gibi etkileyebilir mi? ,
Ve en önemlisi kimyanın ne gibi
işlevi vardır?
Cevaplanması gereken pek çok soru
ve öğrenilmesi gereken pek çok bilgi…
İnternette bu konu hakkında
yazılmış sürüsüyle makale var ben genel olarak
bu makalelerde bahsedilmeyen yönüne odaklanacağım.
Ayahuasca Nedir?
Ayahuasca ya da Peru yerlilerinin adlandırdığı şekilde
‘’yahe’’ Banisteriopsis caapi ve ‘Psychotria viridis bitkisinin
yapraklarının kaynatılması ile elde edilen çok güçlü bir halüsinojen
karışımdır. Karışımda bulunan bitkilerin farklı işlevleri vardır ve biri
olmadan diğeri etkinleşemez.
Ayahuasca’nın Kimyası
Banisteriopsis caapi beta carbolin alkoloid grubu
içermektedir. Alkoloidler bir bitki tarafından doğal olarak
üretilen amin yapısında kimyasal bileşiklerdir. Bu alkoloid
grubunda MAO inhibitörleri yani monoamin oksidazı inhibe edici(oluşumunu
engelleyici) bulunur. Böylece serotonin, melatonin, epinefrin gibi monoamin
nörotransmitterlerin parçalanmasını önler.
Psychotria viridis’te ise güçlü ama kısa etkili psikoaktif bir
ajan olan N,N-dimetil triptamin(DMT) bulunur. DMT sadece doğumda ve ölüme
yakın zamanlarda epifiz bezinden bolca salgılanan bir moleküldür.
Neden bu zamanlarda salındığına dair teori yazının devamında
olacak.
DMT tek başına alındığında aktif olamaz. MAO inhibitörleriyle
alındığı zaman bu ruh molekülü aktifleşir ve yolculuk başlar.
Tarihçe
Ayahuasca’nın tarihi prehistorik çağa dayandığı söylenir. Amazon
ormanlarında yaşayan yerliler tarafından bulunduğu düşünülüyor. Şaman
ayinlerinde hazırlanan ayahuascanın; hastalıkları tedavi edici ve ruhu
kötülüklerden arındıran kutsal bir içecek olduğuna inanılırdı.
Amazon yerlilerince asırlardır bilinen ayahuasca ile Avrupa 16.
Yüzyılda tanıştı. Portekiz ve İspanyadan Peruya gelen hıristiyan misyonerler
burada yerlilerle karşılaştı ve ayahuascanın gizemine tanık oldular.
Kaydettikleri en eski raporlarında onun bir şeytan işi olduğu yazıyordu.
DMT’nin ayahuascanın ana maddesi olduğunu söylemiştik. Asırlardır
yerliler tarafından hazırlanan bu içeceğin etken maddesinin ne olduğu yakın
tarihlere kadar bilinmiyordu peki ilk tanımlamayı kim yaptı?
DMT’nin Keşfi
DMT(N-N-Dimetiltriptamin) ile yapılan ilk bilimsel
araştırma, Macar Kimyager Stephen Szára’nın 1950’lerin ortalarında gönüllülerle
yaptığı çalışmaydı. Macar devriminden sonra Amerika’ya giden Szára burada madde
bağımlılığıyla ilgili araştırmalar yapan ulusal bir enstitüde Biyomedikal
bölümünün şefi oldu. Julius Axelrod ile sağlıklı ve şizofrenik bireyler
üzerinde araştırmalar yapan Szára DMT’nin ve diğer ilgili bileşiklerin metabolizmaya
olan etkisi üzerinde çalıştı. Bu çalışmalar sonucunda Stephen Szára ve ekibi
triptaminin psikedelik ilk üç türevinin biyokimyasını tanımladı;
dimetil-, dietil-,ve dipropil-triptamin(DMT, DET ve DPT).
DMT(dimetiltriptamin)
- 2-(1H-Indol-3-yl)-N,N-dimetiletanamin
(IUPAC İsmi)
- C12H16N2 (Molekül
Formülü)
DET(dietiltriptamin)
- N,N-dietil-2-(1H-indol-3-yl)etanamin
(IUPAC İsmi)
- C14H20N2 (Molekül
Formülü)
DPT(dipropil-triptamin)
- 3-[2-(dipropilamino)etil]indol
(IUPAC İsmi)
- C16H24N2 (Molekül
Formülü)
Etkileri
Ayahuasca dini seremonilerde kontrollü bir şekilde kullanıldığı
zaman bağımlılık yapmaz. Fakat aşırı doz kullanımında her halüsinojen gibi bu
maddede bağımlılık yapabilir. Fiziksel etkileri olarak;
-
Hafif bir kan basıncı yükselmesi,
-
Kalp atışında hızlanma,
-
Göz bebeğinin büyümesi,
-
Prolaktin, kortikotropin, kortizol,endorfin
hormonlarının artışı,
-
Mide bulantısı ve kusma (ki bu sıklıkla görülür),
gibi etkilerin görülme olasılıkları vardır.
Ruhsal açıdan etkileriyse kullanıcılar tarafından şu sözlerle
ifade edilmiştir:
Yeniden doğdum…, En yüksek ruhsal boyuta ulaştım…, Ruhlarla temas
kurdum vb. cümlelerle ayahuasca etkisini anlatmışlardır.Burada belirtilmesi
gereken önemli bir husus bu kişiler deneyimlerini özel bir diyetten sonra
yapılan dini bir ritüel sırasında düşük dozlarda içilen ayahuasca çayıyla elde
etmişlerdir. Evde yapılması kesinlikle son derece tehlikelidir. Yanlış
oranlarda eklenen malzemelerle yapılan karışım sizi doğrudan ölüme götürebilir.
Gerçekten bu deneyimi tehlikesiz yaşamak isteyenler aynı 46 dizisindeki bir
şaman ayinini tercih edebilir. Amerika da bu deneyimi yaşamak isteyenler için
bazı kiliseler mevcut. Türkiye’de ise böyle kurumlar bulunmuyor.
Son Söz
Yazının başında sorduğumuz soru yani bu DMT hormonu neden doğumda
ve ölüm sırasında salgılanıyor?
Prof.
Strasman Tibet’in Ölüler Kitabı’nı okuduğunu ve kitapta, kişi öldükten sonraki
49 gün içinde ruhunun başka bir bedene geçtiğinden bahsettiğini söylüyor.
Çalışmaları sırasında epifiz bezinin 7 haftada yani 49 günde anne karnında
olgunlaştığını öğrendiğinde ise tüylerinin diken diken olduğundan bahsediyor.
DMT’nin doğumda ve ölümde yoğunlaşması, ruhun bedene giriş ve terk ediş
aşamalarına bir tür hazırlığı akla getirmekte.
Tabi bu Prof. Strasman’ın fikri katılanlar da katılmayanlar
da olabilir. Bu ruh molekülü hala pek çok gizemini koruyor. Beynin sırları
çözüldükçe bu molekülü daha yakından tanıyacağız belki ama bilim ve teknoloji
daha da gelişene kadar biraz beklememiz gerekecek.
+1
YanıtlaSil