Yeniden merhaba bu yazı daha önce yayınladığım ''Albert Hofmann'ın Problemli Çocuğu LSD Part I'' konu başlığı altındaki yazının devamı niteliğinde olup
okumaya başlamadan önce daha net anlaşılabilmesi için okunması tavsiye edilir.
Popüler Kültürde LSD
Albert Hofmann yaşadığı inanılmaz deneyimden
sonra maddeyi mucizevî ilaç olarak nitelendirmişti. Sandoz İlaç bunun
bilincinde olarak 1947 yılında LSD’yi Delysid adı altında piyasaya sürmüştür.
İlaç dünyanın dört bir yanında farklı hastalıkların tedavisinde deneniyor
okulların önünde zaman zaman ücretsiz dağıtılıyordu. İlaç çok geçmeden
popülerleşmişti. Hippiler kuşağı olarak adlandırılan 60’lı yıllar LSD’nin keşfiyle
doruğa çıkmıştı. Fark etmişsinizdir hippilerin kıyafetlerinde genelde farklı renkler
ve desenler mevcuttur. Adeta renklerin dansı gibidir, canlıdır. Bu bir yerden
tanıdık geldi mi tekrardan Albert Hofmann
‘a dönersek :
Renkler durmadan değişiyor. Yeşil ve mavi renkler üstünlük kazanıyor. Gözlerimi kapayınca fantastik, gerçekdışı biçimler görüyorum.
Müzik grupları dışında Timothy Leary(yazar, ruh
bilimci ve bilgisayar yazılımcısı), Ken Kesey(yazar), Oscar
Janiger(psikiyatrist ve psikoterapist), Cary Grant ( aktör) vb.
ünlülerde LSD hareketinin desteklenmesini sağladı. Daha sonra bir şeyler ters
gitti ve insanlar ölmeye başladı hükümet bunun üzerine kullanımı yasakladı.
Laboratuarlar basıldı ve bütün LSD çalışmaları durduruldu. 1970 yılına kadar
serbest olan LSD’nin üretimi, kullanımı ve satışı artık hükümet tarafından
durdurulmuştu. Ama günümüzde bile illegal yollardan satışı devam etmektedir.
Durum böyle olunca saflık yüzdesi de çok düşük seviyelerdedir. Yani kalitesiz
bir ürünle ölümle burun buruna gelme şansınız oldukça yüksektir.
MK ULTRA
LSD’yi araştıran yalnızca bilim insanları değildi. Yabancı
devletlere karşı bir silah olarak kullanabileceğini düşünen, hükümetin gizli
servisleri de bu işin içindeydi.
Belki de bu hikâyelerin en bilineni CIA(Merkezi Haber Alma
Teşkılatı)’in MK-ULTRA projesiydi.
MK-ULTRA 1950’li yıllarda CIA’in her türlü insan davranışının
kontrol edilebileceğini mümkün kılan bir yöntemin geliştirilmesi amacıyla
yürütülen bir projeydi. Projenin ismi CIA‘in kriptograflarının kullandığı kod
adı MK bu aslında Office of Technical Service yani CIA’in planlama
bölümüne yardım eden ayrıca kimyasal, hipnoz ve ilaçların kullanımı üzerine de
deneyler yapan birim.
ULTRA ise savaş dönemi gizli olarak araştırılan projelere verilen
bir isimdi. CIA çalışmalarına o zamanın en popüler olan maddesi LSD'yi
kimyasal silah ve akıl kontrolü için uygulanabilir olduğunu düşündü ve MK-ULTRA araştırma
programı kapsamında genç askerler ve öğrenciler üzerinde denendi.
Bu deneylerin başında CIA’in önde gelen zihin kontrolü
araştırmacısı, eğitimli bir kimyager olan Dr Sidney Gottlieb bulunuyordu.
Programları Sovyet sorgu tekniklerinden, radyoaktif kimyasallara maruz
bırakılmaya ve elektrikli balıkların stratejik özelliklerine kadar her şeyi
kapsıyordu. Aslında programın en önemli amacı gerçek bir Mançurya Kobayı
yapabilmekti.
(1962 yılında çekilen Manchurian Candidate filminden bir sahne)
Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate) kendi iradesi dışında,
bir takım beyin yıkama seanslarının, ilaçların veya hipnozun etkisiyle
başkalarının istediği bazı eylemleri yapanlara verilen isimdir. Bu
gerçekleştirilebilirse kişi istenilen görevi örneğin suikastı yerine getirebilir
ve olaydan sonra da programlandığı şekilde hafızası tamamen silinebilir.
Yakalansa dahi anlatabileceği pek bir şey yoktur.
Peki gerçekten bir Mançurya kobayı yapılabildi mi ?
Bunun üzerine yüzlerce komplo teorileri var örneğin Kennedy
Suikastleri veya John Lennon’ın öldürülmesi sadece birkaçı. Vuran kişiler
yakalandıklarında hepsinin yüzünde hipnoza uğramış bir ifade görülmüştür ve boş
boş baktığı söylenir. Tabi bunların hepsi komplo teorisi olarak kalmıştır.
1968 yılında milyonlarca dolar harcandıktan sonra CIA hipnotize
edilmiş bir suikastçı programlamanın asla mümkün olamayacağı sonucuna vararak
araştırmalara son vermiştir.
Sorulacak
olan soru CIA gibi dünyanın en gizli teşkilatlarından biri nasıl oldu da son
derece gizli bu projeyi kamu oyuna açıkladı. Daha doğrusu açıklamak zorunda kaldı.
CIA’in
bir bilim adamı olan Dr. Frank Olson proje kapsamında yapılan deneylerden
oldukça rahatsızdı ve daha fazla dayanamayıp ayrılma kararı aldı. CIA Frank
Olson’ın çok fazla bilgiye sahip olduğunu biliyordu ve bu yüzden ayrılmasına izin
vermemişti. Daha sonra Manhattan’a giden Olson sebepsiz yere bir otelin
penceresinden atlamıştır. Kimine göre bu Olson’a yüksek düzeyde LSD verildiği
için çıldırıp intihar ettiği kimine göreyse bu baskılara daha fazla
dayanamadığı için atladığı söylenir. Bir başka iddiaysa LSD verilen Olson çıldıracak kadar etkilenmemişti fakat bir CIA ajanının onu kasten camdan atarak intihar süsü verilen bir cinayet olduğu söylenir.
11
Haziran 1975 günü The Washington Post gazetesinde isteği dışında LSD verilen ve
sonrasında Manhattan da ki bir otel odasının penceresinden atlayan sivil bir
bilim adamıyla ilgili haber yayınlanır. Hiç bir isim dile getirilmiyor ancak Olson
ailesi 22 yıl önce ölen babalarının hikâyesini, haberi görür görmez tanıyor. Haberde
Olson’un ölüm sebebi hükümetin açıkladığından daha farklı bir şekilde anlatılmıştı. Durumu
topluma açmaya karar veriyorlar. Frank Olson’un ölümünü anlatan makalenin
kaynağı Watergate skandalından sonra başkanlık tarafından CIA’in yasa dışı
etkinliklerini araştırmak için açılan Rockefeller komisyonunun raporuydu. Aile CIA’e
dava açıyor ve aileye Frank Olson un ölümü sebebiyle 750000 dolar veriliyor.
Kongre medyanın da kışkırtmasıyla CIA’yle ilgili kendi soruşturmasını
başlatıyor. Soruşturmaya Senatör Frank Church başkanlık ediyor. Dr Sidney
Gottlieb ve Dr Robert Lashbrook tanıklık etmek için mahkemeye çağrılıyor.
Açıklamalarda
80 kurum zihin kontrolü araştırmalarına katkıda bulunmak için CIA tarafından
kontrata bağlanmış.
44
üniversite, 15 araştırma kurumu, 12 hastane, 3 ceza evi bunun vergi
mükelleflerine maliyeti bugünün parasıyla 30 milyon dolar. Komite örgütün insan
hayatının değerini hiçe sayan davranışlar sergilediği sonucuna varıyor. Eski
CIA yöneticisi Richard Helms 1973 yılında Sidney Gottlieb’e zihin kontrolüyle
ilgili tüm kayıtları yok etmesi talimatı verdiğini itiraf ediyor. Ancak
belgelerin bazıları kurtuluyor. Böylece bu proje kamuoyuna açıklanmış oluyordu.
Görüldüğü
gibi sonuç olarak Albert Hofmann’ın bisiklet günüyle başlayan masum LSD
yolculuğu daha sonraki yıllarda işin içine hükümetin girmesiyle karanlık bir
hal almıştır. İlk çıktığında mucizevî ilaç olarak lanse edilen LSD binlerce
insanın hayatını karartmıştır.
LSD
tarihi hakkında bildiklerimiz şimdilik bunlar ya bilmediklerimiz?
kaynakça:
National Geographic/İnside LSD/2009
Discovery channel/Conspiracy
files/Mind Control/ 2012
National Geographic/History's Secrets/CIA Secret Experiments/2010
http://www.jonathanrosenbaum.net/wp-content/uploads/2010/02/the_manchurian_candidate-gun.jpg
http://giorgia1984.blogspot.com.tr/2010/09/short-history-of-psychedelic-music-1965.html
Yorumlar
Yorum Gönder